İlçede uzun yıllar süngercilik, çantacılık, ayakkabıcılık yapan ve Çarık İbo lakabıyla tanınan 79 yaşındaki İbrahim Göymen, bir süre önce kanser hastalığına yakalandı.
Bir dönem Bodrumspor’da futbolculuk ve yöneticilik de yapan Çarık İbo, yaklaşık 10 gün önce durumunun kötüleşmesi üzerine yoğun bakım ünitesine alındı. Fethiye Devlet Hastanesi’nde tedavi gören İbrahim Göymen, kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Cenazesinin karayolu ile Bodrum’a getirileceği bildirildi.
Çarık İbo, Anılarla Bodrum Sohbetleri kapsamında Ali Dizdar’a röportaj vermişti. İbrahim Göymen, ayakkabıcılık, çantacılık ve Bodrumspor kariyerini şu sözlerle anlatmıştı;
“Cumhuriyet Caddesinde Taşlık sokak karşısındaki denize açılan dar ve kısa sokağın caddeye açılan köşesinde Belediye Başkanı Derviş Görgün’ün bir odacık depo gibi bir yeri vardı, kiraladık, düzenleyip dükkân haline getirdik ve açtık.
Bodrum’un ilk camekanlı (vitrinli) ayakkabıcı dükkânı oldu. Dükkânın ismini ÇARIK koyduğumdan çok kısa bir zamanda lakabım da Çarık İbo oldu. Ben ayakkabıcı olduğumdan ilk olarak ayakkabı ve espadril üzerine çalışmaya başladım. Bilhassa yazlık espadril imalatı yapıyordum. Ben dükkânı açtığımda Ali Güven de sandalete yeni yeni başlamıştı. Ayakkabı ve espadril imalatı yaparken sandalet istekleri gelmeye başladı. Piyasaya uyduk ayakkabı ve espadril yanında ben de sandalete başladım. Çok iyi çalışıyoruz ben bilhassa espadril imalatı yapıyordum. Ben dükkânı açtığımda Ali Güven de sandalete yeni yeni başlamıştı. Ayakkabı ve espadril imalatı yaparken sandalet istekleri gelmeye başladı. Piyasaya uyduk ayakkabı ve espadril yanında ben de sandalete başladım. Çok iyi çalışıyoruz ben bilhassa espadril imalatı yapıyorum, yazlık espadril imalatı yapıyorum, yazlık espadriller, yumuşak derilerden yapılanlar, kalın bezlerden yapılanlar, bilhassa yelken bezi ve o zamanlar meşhur olan Bodrum bezlerinden yazlık espadriller yapıyoruz, yok sattığı gibi kıyamet gibi ihraç ediyoruz. İşler çoğalınca dükkân yetmez oldu ve bir de imalat atölyesi açtım. İstanbul, Tekirdağ, Mersin, Denizli çok yerlere ihracat yapıyorum. Gerçi bizim ticari kıvraklığımız zayıf olduğundan gönderdiğim çoğu siparişlerimin ücretlerini alamamıştım ancak Tekirdağ’daki ve Mersin’deki alıcılarımın hakkını yemeyeyim çok dürüstlerdi.
Sandalet modası talep patlaması yaratmıştı. Bodrum piyasasında satışlarımız çok iyi gidiyor, çılgınlar gibi sandalet üretiyor ve ihracatını yapıyorduk. Bizim Giritli Mahallesinde neredeyse her genç benim çırağım olmuştur. Turizm geliştikçe bizim işler de büyüyordu ancak diğer sektörlerde de işler patladı. Barlar açılmaya, tekneler çoğalmaya başlayınca albenisi yüksek sükseli meslekler doğdu, gemicilik, kaptanlık, bar çalışanları gibi. Ben çıraklarımı buralara kaptırmaya başladım birer ikişer gittiler. Çıraklarımı kaybedince artık işleri yetiştiremez oldum, sıtkım sıyrıldı lanet olsun deyip atölyeyi kapattım. Sadece dükkanım kaldı ancak tek başıma işlere yetemez oldum hem meslekten soğudum hem de mecbur oldum dükkânı kapattım 20 yıl yaptığım ayakkabıcılığı bıraktım. Tamam ayakkabıcılığı bıraktık ancak çalışmadan da olmazdı. Bir çıkar yol çantacılık aklıma geldi deriden çanta üretmek. Bir dükkân bulup çantacılığa başladım ben çantacılıkta tutunmaya çalışırken bu arada mesken kiraları fırladı 1986 yılıydı 3 liralık kira ödenen yerlerden 15 lira istenmeye başladı. Bu kiralarla başa çıkmamızın imkânı yoktu bizim boyumuzu aşmaya başlayınca da dükkândan çıkıp çantacılığı da bıraktım. Bir süre boş kaldım ancak boş duramazdım dükkân açmam çalışmam lazımdı, aranırken denk geldi, günümüzde Mahfel Kafe olan işletme o zamanlarda BARAZ Otel, karşısındaki Kütüphanenin yanındaki küçük dükkânı Belediyeden kiraladım. Belediye kirası piyasaya göre çok daha insaıydı. Cumhuriyet Caddesinde kira fiyatları çıldırmış gibiydi kimin ne miktar aklına gelirse istiyordu.
Merdiven altı bir dükkandı ve geçtim orada yine çantacılığa başladım. Uzun bir süre çantacılığa devam ettim. Yaş kemale erince de emekliliği seçtim.
Bodrum’un futbol sevdasının zirve yaptığı yıllarda Mahallelerden oluşan futbol takımlarıyla Kaymakamlık Kupası adı altında futbol turnuvaları düzenlenmiş idi. Turizmin atak yaptığı yıllarda bizler de futbolda atak yapmıştık. Kumbahçe (Giritli) Mahallesi gençlerinden oluşan HALİKARNAS SPOR’un başkanlığını yaptım 1973 de Bodrum şampiyonu olduk. Eşim Şefika ile de o yıl evlenmiştik bir de oğlumuz oldu.
Ondan sonra ben o hızla gidip Bodrumspor’un kulüp başkanı oldum. Futbol sahamızın bu günkü yerine taşındığı yıllar, tabi o zaman tribün, çim falan yok tarladan bozma bir saha. Doğru düzgün sahamızın olmaması nedeniyle amatör küme maçlarımızı Muğla’da yapıyoruz. Masraar kulüp kasasından ödeniyor bizim doğru düzgün gelirimiz yok ki, esnaftan para topluyoruz. Hiç unutmam yardım toplamaya çıktık elimizde top esnafı dolaşıyoruz, esnafın biri (adı bende kalsın) “elinizdeki ne” dedi, top dedik “içinde ne var” dedi, hava var dedik “ben havaya para vermem” demişti. Böyle zor şartlarda toplanan yardım yetmediği yerde pamuk eller cebe oluyordu. 2,5 yıl başkanlık yaptım 3. Yıl ortasında bıraktım çünkü yas edeceğim. Evet ayaklarım futbol oynamama izin vermiyordu ancak futbolu doya doya neredeyse boğulasıya yaşamıştım.
Ben yediğim vurgunu gençlik yıllarımda hayatıma fazla etki edemeyeceği pozisyona getirmiştim, neredeyse unutuyordum ancak bilhassa 60 yaşımdan sonra vurgunu iyice hissetmeye başladım. Adaleler zayıfladıkça meret vurgun kendini kabul ettirmeye başladı ve günümüze geldiğimde beni uzun yürüyüşler yapamayacak duruma getirdi. Ev içinde bastonla idare ediyorum ancak dışarıya çıktığımda uzun yürüyüşler yapamıyorum. Beni elektrikli tekerlekli sandalyede gezerken görebilirsiniz. Hep yaşadığıma şükretmişimdir bir de gerçek dostlarım olduğuna.
Artık tekerlekli sandalyeye ihtiyaç hissettiğim günlerde kendimce normal bir sandalye edinip dışarı çıkmaya başlamıştım ancak uzun geziler adeta işkence gibiydi. Elektriklisini almak aklıma bile gelmiyor çünkü mali gücüm yetersizdi. Bir gün çok sevdiğim çocukluk arkadaşım Mustafa CEM beni telefonla aradı oteline davet etti. Herhalde muhabbete çağırıyor diye gittim. Fotoğrafta gördüğünüz bu akülü scooteri göstererek bunu sana aldık dedi. Bana çok büyük sürpriz olmuştu. Hakikaten özgürlük buymuş o günden beri özgürlüğün tadını çıkarır oldum her yere rahatlıkla ulaşmaya başladım. Bu teşekkürün tarifi olmaz.
İşte en önemli şey bu hayatınızda gerçek dostlarınız olmalı hayatımızın akışına etki eden gerçek dostlar, Paluka Mazlum ESİM dostumuz olmasaydı ben ayakkabıcı olamazdım. Arkadaşlarım BodrumSpor’un efsane ismi Mikro Mustafa (Mustafa TUNCER), o günlerde Ziraat Bankası çalışanı Karakaşın Memet derler Mehmet KARAKAŞ, mahallemizin ağabeyi dinç pansiyonun sahibi Demir DİNÇ, eski kütüphane müdürümüz Ali ARKUN “ULEN GEL SANA Bİ DÜKKÂN AÇALIM” demeselerdi ben ÇARIK İBO olmazdım. Tüm dostlarıma sonsuz teşekkürler. Sizlere de saygılarımı sunarım hoşça kalın”.
Kent TV